Uluslararası denetim ve danışmanlık şirketi EY’nin araştırması, çalışanlar için iş-yaşam dengesini kurmanın giderek daha zorlaştığını ortaya koymaktadır.
8 ülkede yapılan araştırmaya göre her üç çalışandan biri, iş ve özel yaşam arasında dengeyi sağlamanın son beş yıl içinde giderek zorlaştığını düşünüyor. “Hareketli kuşak” olarak da bilinen Y kuşağı, diğer kuşaklarla kıyaslandığında iş ve özel yaşamları arasındaki dengeyi yönetebilmek için fedakârlıklar ve zor seçimler yapmaya istekli.
Uluslararası denetim ve danışmanlık şirketi EY tarafından tam zamanlı çalışanlara yönelik 8 ülkede yapılan araştırmaya göre, her üç çalışandan biri iş-yaşam dengesini kurmanın zorlaştığını düşünüyor. Bu gidişattan en çok genç jenerasyon çalışanlar ve ebeveynler etkileniyor. Özellikle Y kuşağı çalışanlar ve genç anne babalar, iş-yaşam dengesini kurmada kendilerini giderek artan bir baskı altında hissediyor.
EY araştırması, çalışanların işlerinden beklentilerini ve neden işten ayrıldıklarını, neden işte devam ettiklerini ve bu kararların farklı kuşaklar arasında nasıl bir değişim gösterdiğini de yansıtıyor. Y kuşağının %80’i için iş yerinde kalma nedenleri arasında rekabetçi ücretler ve esneklik dahil diğer faydalar yer alıyor.
Tüm dünyada çalışanların istifa etmelerinde ilk gerekçe olarak düşük maaş artışı öne çıkıyor. Çalışanların istifasında rol oynayan ilk beş sebep sırayla şöyle: Düşük ücret artışı, terfi olanağının yokluğu, aşırı mesai saatleri, takım çalışmasının desteklenmediği iş ortamı ve esnek çalışmaya izin vermeyen bir yönetim.
ÇALIŞANLARIN İSTEĞİ DAHA FAZLA ESNEKLİK
EY’nin araştırması, şirketler için hareketli kuşağı elde tutmanın bir yolunun da esneklik sağlama olduğunu gösteriyor. Y kuşağının %74’ü esnek çalışmaya destek olan iş arkadaşları ve yöneticiler istiyor. Bun aşamada da devreye 'Kurumsal Etkinlik'ler giriyor. Çalışanı mutlu etme ve daha fazla verim almak için şirketler farklı konsept etkinliklere yöneliyor.
Business Funday's de sizleri 'Tatlı bir mola'ya davet ediyor.
Kurum içi sosyalleşme ile daha fazla verim alınıyor!
Bir günün ortalamada minimum 8 saatini iş yerinde geçiriyoruz. Bir taraftan yaptığımız işle ilgili performans göstermeye çalışırken bir taraftan da kendimizi ifade etmeye, etrafımızdakilerle sosyalleşme ihtiyacımıza çözüm bulmaya çalışıyoruz. Bu da kurumları iş yerindeki en büyük unsuru, “insanı” merkeze alarak ilişki ağlarını yeniden tasarlama ihtiyacına götürüyor. Çünkü çalışma hayatı, yadsınamaz bir şekilde çalışanın sosyal kimliğinin önemli bir parçasını oluşturuyor ve bu kimliğin gelişmesi açısından da önemli bir role sahip.
Çağın İK'nın derlemesine göre; Amerika’da 572 İK Yetkilisi ile yapılan bir araştırmanın sonucuna göre, “doğum günü, işe girme yıl dönümü gibi kişiye özel günlerin kutlanması, parti gibi sosyalleşme aktiviteleri; profesyonel başarıların toplu olarak kutlanması” bir kurumun eğlenceli algılanmasını etkileyen en önemli faktörler.
2002 yılında SHRM’in gerçekleştirdiği ve 500’ü aşkın kurumun dahil olduğu bir araştırmada ise pozitif kurum kültürünün yaratılmasında “yemekli kutlamalar, gezi, ofiste doğum günü partisi, öğle yemeklerine çıkmak” gibi etkinliklerin önemli olduğu sonucu ortaya çıkmış. Araştırmaya katılan çalışanlara göre sosyal etkinlikler, iş yerinde eğlence düzenlenmesi gibi aktiviteler yönetim ve kurum tarafından kendilerine yönetilmiş bir takdir olarak algılanıyor. Böylece iş yerini keyifli bir mekan olarak hissetmelerine yardımcı oluyor.
Kurumlar, özellikle çalışanlarının özel günlerini kutlamada ve yapacağı etkinlikleri duyurmada kurum içi portallarda (intranetlerde) ve mobil uygulamalarda push notification’ı (bildirimler) kullanabilirler. Böylece hem herkesi hatırlayarak atlamamış olurlar hem de doğru zamanda etkileşim ile daha efektif bir algı yönetimi yapabilirler.